27 Aralık 2016 Salı

ERCİYES


Erciyes, 3.917 metreye ulaşan zirvesi ile İç Anadolunun en yüksek dağı, Kayseri'nin sembolüdür. Torosların kuzeydoğu uzantısı olan Aladağlar'ın en yüksek noktası olduğu kabul edilmektedir ve Alpin kuşağına dahildir. 

                                

Sönmüş bir 'küme volkan' olan dağın, volkanik patlamaları günümüzden 30 milyon yıl önce başlamış. Erciyes'ten çıkan küller, rüzgarla kilometrelerce uzaklara taşınmış, Nevşehir, Ürgüp etrafındaki peri bacalarını oluşturmuş, yüksek kısımları her mevsim karla kaplı olan Erciyes'in kuzeyinde bir kilometre uzunluğunda bir dağ buzulu vardır.

                                   

Dağcılık ve Kış Sporları alanında Türkiye'nin belli başlı merkezlerinden biri olan Erciyes, Kayseri'nin 30 km güneyinde yer almaktadır. Erciyes kayak pisti dünyanın en iyi kayak pistlerinden birisidir.

                                   

Türkiye'nin üçüncü Orta Anadolu'nun en yüksek dağı olan Erciyes, kayak ve dağcılık için son derece elverişli pist ve kulvarların yer aldığı, son yıllarda yapılan çalışmalarla modern konaklama yerleri inşa edilmiştir. 24 saat hizmet veren tesislerin yanısıra ulaşım için yollar sürekli açık tutulmaktadır.
Nerden bakarsanız bakın Erciyes'i hep aynı şekilde görürsünüz. İnsanı en etkileyen de budur sanırım.

25 Aralık 2016 Pazar

AĞIRNAS VE MİMAR SİNAN'IN DOĞDUĞU EV


                                                              Dehlizleri, mağaraları, yeraltı şehir kalıntılarıyla Ağırnas, günümüzden en az 3000 yıl öncesinde insanların oturduğu anlaşılan bir yerleşim merkezidir. 
                                                                                  



                                                                                                                                                     


Ağırnas'ın geçmişiyle ilgili Selçuklular dönemine ait elimizde tarihi belgeler bulunmamakta fakat Osmanlı dönemine ait 1500 yılında yapılan tahrir defterinde Ağırnas, Kayseri'de bulunan hem nüfus hem de ekonomik yönden oldukça büyük bir köy olarak kaydedilmiştir.                                                                             


Kasaba nüfusunun büyük bir çoğunluğunu Rumlar teşkil etmektedirler. 1834 kayıtlarında Ağırnas'ta 145 hane Müslüman, 28 hane de Hristiyan yer almaktadır.     Mimar Sinan'ın doğduğu evle özdeşleşen, onunla birlikte anılan Ağırnas, özgün taş yapılara sahip evleriyle ve labirent gibi yeraltı şehirlerine sahip göz alıcı bir yer.                                                                                                                                                        

24 Aralık 2016 Cumartesi

BÜNYAN

Bünyan, yıllar boyunca büyük bir yerleşim merkezi olmadığı için tarihçesi Kayseri'ye bağlı kalmıştır. Tarihinin çok eski olduğuna dair kanıtlar ilçe yakınlarındaki köylerde bulunan mağara ve kalıntılardan anlaşılmaktadır. Bu mağara ve kalıntılardan, bu yerleşim yerinin M.Ö 4000-1200 yıllarında Etiler'e kadar dayandığı anlaşılmaktadır. Bu yöre İran, Asur, Kapadokya ve Roma kültürlerini yaşamış, Anadolu Selçuklu Devleti ile Türkleşmiştir.
 Önceleri 'Sarımsaklı Karyesi' adını taşıyan ilçe, 1895 yılında Pınarbaşı ilçesinden ayrılarak 'Bünyan-ı Hamit' adıyla ilçe olmuştur. Bünyan, Arapça'da 'yapı' anlamına gelmektedir. 'Bünyan-ı Hamit' de 'Hamid'in Yapısı' anlamını taşımaktadır.                                                                                                                                                        

1908 yılında Meşrutiyetin ilanı ile Abdülhamit tahttan indirilince ilçenin isminden 'Halit' kelimesi kaldırılmış, ismi Bünyan olarak kalmıştır.



Bünyan ilçe olmadan önce Sivas ilinin Pınarbaşı (Aziziye) ilçesine bağlı iken, 1908 yılında müstakil ilçe olmuştur. 1912 yılında Sivas ilinden ayrılarak Kayseri iline bağlanmıştır. Kayseri şehir merkezine uzaklığı yaklaşık 45 dakikadır.                                           Burada bulunan akarsuları ise; Sarımsaklı, Topsöğüt Köyü Taçın Suyu, Kahveci Suyu, Elbaşı Suyu, Samağır Suyu, Girveli Suyu, ilçe merkezinde de çepil suyu mevcuttur.


20 Aralık 2016 Salı

GERMİR KÖYÜ VE RUM ORTODOKS KİLİSESİ


Germir köyü, Melikgazi ilçesine 6 km 
uzaklıkta yer almaktadır. Yöreye has kesme taşlarla yapılmış eski evleri, kiliseleri bulunan bu köy, ünlü film yapımcısı Elia Kazan'ın doğduğu şirin bir yerdir. İlk araştırmalar sonucunda Germir'in 18. yüzyılda kurulduğu düşünülmekteydi fakat daha sonra bu yerleşim yerinin 12. ve 13. yüzyılda kurulduğu ortaya çıkmıştır.


Bu eski tarihlerden 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar, daha çok Hristiyanlardan oluşan, üç kültürün bir arada yaşayışlarına tanıklık etmiş bir yerleşim yeridir. Bunlar Ortodoks Rumlar, Apostolik ve Ortodoks Ermeniler ile Müslüman Türkler'dir. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra bu bölgede sadece Türkler kalmıştır.







Günümüzde Germir, tarihi ve kültürel zenginliklerden yoksun yarı harabe bir yer haline gelmiştir. Eski refah ve zenginlik içindeki günlerinden çok sayıda eser kalmamıştır. Birçok tarihi mekan, özellikle Türk ve Ermeni defineciler yüzünden zarar görmüştür.
Harabe olan kiliseler iç ve dış olarak çok hasar görmüştür.
Germir, üç kez Oscar kazanmasının ve beş kez de aynı ödüle aday gösterilmesinin yanı sıra çok sayıda prestijli ödül sahibi, dünyaca ünlü Yunan asıllı Amerikalı yönetmen, aktör, prodüktör, senarist ve yazar Elia Kazan'ın (1909-2003) memleketidir.
En yaygın olarak bilinen etimolojik kökenine göre Germir, adını binalarının yapımında kullanılan kırmızı tonlarındaki taşlardan almıştır.




Germir'de yan yana bulunan 2 kiliseden büyük olanıdır. Aya Panagia Rum Kilisesi yıllardır terk edilmiş bir halde ayakta kalmaya çalışmaktadır.



Çevresindeki ahırların tehdidi altındaki kilise, şimdilerde köpekler ve kümes hayvanlarının barınağı olmuş durumda. Kilise daha da kötüye gitmeden Kayseri Valiliği harekete geçti, kilise ve çevresi ile ilgili kamulaştırma kararı aldı. Kilise ve çevresinin orjinal halinin korunması gerektiğini ve çevresindeki yapıların kiliseye zarar verdiğini açıkladı. Aya Panagia Rum Kilisesi'ni taşınmaz kültür varlığı olarak tescilledi.




16 Aralık 2016 Cuma

KAYSERİ'NİN YILKI ATLARI

Kayseri'de biniciliğin ve at çiftliğinin bu kadar meşhur olmasının nedeni Erciyes Dağı eteklerinde yıllardır yaşayan vahşi atlardır. Yılkı adı verilen bu başıboş ve yabani atlar, civar köydeki halk tarafından yakalanıyor ve eğitiliyor. Genel olarak Erciyes Dağı etekleri, Kayseri Organize Sanayi Bölgesi, Hürmetçi Köyü ve Garipçe Mevkii arasında kalan boş arazilerde bulunuyorlar. Bu atlardan bazılarını yetiştiricileri eğitip at çiftliklerine veriyor. Kayseri'de ayrıca önemi olan biniciliği, hem eğitim alıp öğrenebiliyoruz hem de günübirlik yararlanabiliyoruz.



O kadar asil ve bir o kadar güçlü olan bu atlara bindiğiniz zaman kendinizi kovboy filmlerindeki oyuncu gibi hür, savaş filmlerindeki insanlar gibi güçlü hissediyorsunuz.



Yılkı atlarının en belirgin özelliği özgürlüğüne düşkün ve hırçın at türlerinden biri olmasıdır. Özgürlüklerine bağlı oldukları için her zaman aynı yerde göremeyiz yılkı atlarını. Aynı zamanda ürkektirler, insanları yanlarına fazla yaklaştırmazlar.


Yılkı atları, 10-12 attan oluşan gruplar (Öğrekler) halinde dolaşır, her öğreğin bir lideri vardır. Kışın zor şartlarında ve kurtların saldırılarına karşı bu şekilde mücadele eden yılkılar, kışları çam ormanlarının altlarını sığınak olarak kullanırlar. Normal zamanda bu gruplar birbirinden ayrı dururlar. Fakat bir tehlike anında birleşip bir sürü haline dönüşürler.




Çok nadir olarak bazı atlar ehlileşmiyor. İnsanları yadırgamaya, çifteleyip ısırmaya devam ediyor. O zaman seçtiğiniz ata özgürlüğünü geri vermekten başka çare kalmıyor. Yani ehlileşme süreci o atın karakterine de bağlı olarak değişebiliyor. 

8 Aralık 2016 Perşembe

PANAYA RUM KİLİSESİ- YAMAN DEDE CAMİİ

Eski Talas'ta bulunan Panaya Rum Kilisesi, 2. Abdülhamid'in izni ile yaptırılmıştır. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Rumların göç etmesi sonucu 1926 yılında kilise camiye çevrilmiştir. Şimdiki adını camiye (müslüman olduktan sonra) Yaman Dede adındaki bir Ermeni'nin verdiğini öğreniyoruz.
Yaman Dede Camii Yeni Camii olarak da geçmektedir.
              
                                     

Tarihi açıdan büyük bir öneme sahip olan bu yapıya hem Rumlar hem de Ermeniler ziyarete gelmektedir.

                                  

Bizlere emanet olarak bırakılan ve ibadet ettiğimiz bu camiye sahip çıkıp, bu tarihi değeri korumalıyız.