20. yüzyıl başında II. Abdülhamit zamanında tüm büyük şehirlerde birer saat kulesi yapılması için ferman yayınlamıştır. Kayseri Saat Kulesi de bu fermanın sonucu olarak 1906 yılında inşa edilmiştir.
Şehir merkezinde, Kayseri surları ve kalesi geniş bir alana sahiptir. Roma İmparatoru III. Gordianus zamanına (M.S 238-244) ait sikkelerdeki bilgilere göre bu tarihte Kayseri'de surların inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bizanslılar döneminde Justinian (6. yy) şehri koruyabilmek için esas suru daraltmıştır.

Kayseri'nin yerli halkının söylediğine göre eskiden kalenin etrafında insanların yaşadığı evler bulunmaktaydı. Hatta bu yüzden kale ve çevresi şimdiki gibi görünmezdi. Tarihi yapıyı bozduğu ve göze hoş görünmediğinden dolayı bu evler yıkılmış ve günümüzdeki halini almıştır.
Gündüz görünümü ayrı gece görünümü ayrı bir ihtişama sahip olan Kayseri meydanı halkını her gün kendine hayran bırakacak bir tarihi yaşatmaya devam ediyor.
Şimdi de meydanın çok yakınında bulunan ve meydandan ayrı anlatılmaması gerektiğini düşündüğüm Selçuklu Uygarlığı Müzesi'nden bahsetmek isterim. Müze, Hilton Oteli'nin hemen arkasında yer alan Mimar Sinan Parkı'nın içerisinde yer almaktadır.

Çift Medrese olarak da tanınan Gevher Nesibe Darüşşifası ve Gıyasiye Medresesi, Selçuklu hükümdarlarından II. Kılıçarslan'ın kızı, Gevher Nesibe Sultan'ın vasiyeti üzerine, kardeşi I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından 1205-1206 yıllarında yaptırılmıştır. Sade mimarisiyle dikkat çeken külliye, Anadolu mimarlık tarihinin günümüze kalan en önemli yapılarındandır.
Müzenin içerisindeki hayvan figürlü bronz kilitler ile tabak ve çömlekler.


Eski zamanlarda doğal yöntemlerle yapılan, şifalı bitkilerle iyileştirilen insanları temsil eden görüntülerin bulunduğu fotoğraflar.
Ruh ve sinir hastaları için de yapılan müzikli odalar ve su sesleri insanın ruhunu dinlendiriyor. Bu yöntemlerle insanların iyileştirildiğini düşününce şimdiki insanların hastalık hastası olduğunu bilmek çok üzücü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder